-
1 toprağa vermek
прида́ть земле́, похорони́ть -
2 toprağa vermek
v. bury, inter, commit to the ground, lay to rest -
3 toprağa\ vermek
хорони́ть -
4 toprağa vermek
to bury -
5 ölüyü toprağa vermek
ьадэр хъэм дэлъхьан -
6 lay to rest
toprağa vermek, gömmek* * *örtbas et* * *(to bury (someone) in a grave.) gömmek -
7 defnetmek
1. أرمس [أَرْمَسَ]Anlamı: (ölüyü) gömmek, toprağa vermek2. دفن [دَفَنَ]Anlamı: (ölüyü) gömmek, toprağa vermek3. رمس [رَمَسَ]Anlamı: (ölüyü) gömmek, toprağa vermek4. قبر [قَبَرَ]Anlamı: (ölüyü) gömmek, toprağa vermek5. لحد [لَحَدَ]Anlamı: (ölüyü) gömmek, toprağa vermek -
8 toprak
1. озвонч. -ğı1) земля́killi toprak — гли́нистая по́чва
2) су́шаtoprağa ayak basmak — ступи́ть на зе́млю; сойти́ на су́шу
3) страна́; террито́рияtoprak bütünlüğü — территориа́льная це́лостность
4) земля́, земляно́й уча́сток2. озвонч. -ğıköylüye toprak dağıtmak — раздава́ть зе́млю крестья́нам
земляно́й, гли́няныйtoprak dam — земляна́я кры́ша
toprak kap — гли́няная посу́да
toprak pipo — гли́няная тру́бка
toprak taban — земляно́й пол
••- toprağı çekmiştoprak paklar — погов. моги́ла очи́стит ( скверного человека)
- toprağa düşmek
- toprak olmak
- toprağa vermek
- toprağına ağır gelmesin!
- toprağı bol olsun!
- toprak doyursun gözünü! -
9 предавать
несов.; сов. - преда́ть1) ( изменять) ihanet etmekнаро́д по́нял, что его пре́дали — halk ihanete uğradığını anladı
2) (выдавать кого-л.) ele vermek3) (подвергать чему-л.) vermekпредава́ть кого-л. суду́ — mahkemeye vermek
предава́ть что-л. огню́ — ateşe vermek
предава́ть кого-л. земле́ — toprağa vermek
-
10 toprak
1. subst Boden m, Erde f; (festes) Land; Land- (Reform); POL Boden m, Territorium n; Land(besitz m) n;toprağa bakmak im Sterben liegen;toprağa vermek v/t bestatten;toprağı bol olsun er/sie ruhe in Frieden! (für einen Nicht-Moslem);toprak kayması Erdrutsch m;toprak olmak sterben, (wieder) zu Erde werden2. adj irden, Ton- -
11 enterrement
-
12 bury
v. cenazeyi kaldırmak, gömmek, defnetmek, toprağa vermek, daldırmak, örtmek, gizlemek, saklamak* * *göm* * *['beri]1) (to place (a dead body) in a grave, the sea etc.) gömmek, defnetmek2) (to hide (under the ground etc): My socks are buried somewhere in this drawer.) gizlemek, gömmek•- burial- bury the hatchet -
13 inter
pref. arası, arasında, karşılıklı, ortasında, birbirini————————v. gömmek, defnetmek, toprağa vermek* * *göm* * *[in'tə:]past tense, past participle - interred; verb(to bury (a person etc).) gömmek -
14 commit to the ground
v. toprağa vermek, gömmek -
15 commit to the ground
v. toprağa vermek, gömmek -
16 defnetmek
vt bestatten, beisetzen; ( toprağa vermek) beerdigen (-e in) -
17 toprak
1) Erde fbirini toprağa vermek ( fam) jdn beerdigen, jdn unter die Erde bringenkısır \toprak karge Erde3) Boden mkireçli \toprak kalkhaltiger Boden\toprak bütünlüğü pol territoriale Unversehrtheit -
18 beerdigen
beerdigen* [bə'ʔe:ɐdıgən]vt gömmek, defnetmek, toprağa vermek -
19 beisetzen
-
20 betten
- 1
- 2
См. также в других словарях:
toprağa vermek — ölüyü gömmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
can vermek — 1) ölmek Bir otel odasında tek başına can veren bir insan, herkeste ayrı bir hüzün yaratır. H. Taner 2) ruha güç vermek Bu sözleriniz bana can verdi. 3) canlanmasına yol açmak Bahar toprağa gene can verdi. F. R. Atay 4) bir şeyi çok istemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
toprak — is., ğı 1) Yer kabuğunun, toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla, çürümüş organik cisimlerden oluşan ve canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü Kara toprak. Kireçli toprak. Killi toprak. 2) sf. Yer kabuğunun bu bölümünden yapılmış… … Çağatay Osmanlı Sözlük
defnetmek — i, e, der, Ar. defn + T. etmek Ölüyü gömmek, toprağa vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulak — 1. is., ğı, anat. 1) Başın her iki yanında bulunan işitme organı Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. H. C. Yalçın 2) anat. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü Elleriyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük